ÖĞ-DER Şuurlu Öğretmenler Derneği

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

Değerli Basın Mensupları

8 Mart 1857’de ABD’nin New York kentindeki tekstil sektöründe çok ağır çalışma şartları altında ezilen, bir grev nedeniyle kapatıldıkları fabrikada çıkan yangında 130 kadın işçinin yanmasından sonra alevlenen kadın ayaklanması ülkenin her tarafına yayıldı. İşte bu grevlerle, mücadelelerle başlayan hak ve özgürlük talepleri sonunda 1977’de BM Genel Kurul Toplantısında kabul edilen önergeyle 8 Mart, tüm dünyada Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaktadır.
8 Mart, tüm dünyada Kadınlar Günü olarak kutlanıyorken, ne yazık ki Dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor. Buna rağmen kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler. Dünya’daki mal varlığının ise % 1’ine sahipler. Dünyada fakir insanların büyük bir çoğunluğu kadınlardan oluşmaktadır. Eğitim almamış insanların büyük çoğunluğu kadınlardan oluşmaktadır. Türkiye’de ise 100 kadından 78’si yüksek öğrenim görme hakkına sahip değil, geri kalanını ise başka bir sebepten değil, sadece kıyafetlerinden dolayı, astığım astık kestiğim kestik şeklindeki bir tavırla en temel insan haklarından olan eğitim özgürlüğünden mahrum bırakılıyor. Çalışma hakkı elinden alınıyor. Bu dramatik ve ikircikli uygulamalar ortadayken, Haydi kızlar okula, Ana kız okuldayız, gibi kampanyalarla milletimizin gözünü boyamaya ve kandırmaya çalışmaktadırlar. Uygulanan bu çifte standardın, ayrımcılığın, dayatmanın, zulüm ve haksızlığın hiç bir gerekçenin ardına gizlenmeden bir an önce ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Modernizm ya da materyalizm; Kadınlar Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü, Anneler Günü, bilmem daha ne özel günler icat ederek, her seferinde bir kesimi tüketim çılgınlığının öznesi haline getirmektedir. Modern dayatmalarda bulunmaktadır. Bir anne ve eğitimci olan kadının saf temiz duygusu, hediye alma konusundaki duyarlılığı tüketime malzeme yapılmaktadır.

Ancak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, sadece tüketimi özendiren bir gün veya feministlere eylem platformu hazırlayan bir olgu olmasından çok, modern dünyanın kadına uyguladığı ahlak dışı baskıların gündeme gelmesi ve bunlara çözüm aranması için bir vesile olmalıdır. Değer kaybına uğrayan popüler kültür baskısına karşı çıkan, sistemlerin dayattığı yaşam tarzına karşı çıkan günümüz kadınları da, adeta 8 Mart günü New York’ ta fabrikaya kilitlenen kadınlar gibi yalnızlığa ve saydam duvarlarla çevrili modern bir hapishaneye kapatılmış gibiler. En temel hakları elinden alınan, adeta bir reklam ve cinsellik figürü olarak kullanılan, istismar edilen kadınlara; İslam gerçek değerini vermiştir.

Çağdaş ve modern kadın, yarışma programlarında reytingi ve katılımı artırmak için öne çıkarılan kadın değildir, olmamalıdır. Çekici bir kadın olabilme hayaliyle, günümüz tüketim ideolojisinin en önemli unsuru olan kadın değildir, olmamalıdır. Uluslar arası markaların dayatmalarını, popüler Amerikan kültüründen yayılan gençlik ve kadınlık imgelerini ülkemize taşıyan bir taşıyıcı değildir, olmamalıdır. Hazıra konmayı ve emek çekmeden elde etmeyi kışkırtan modeller veya yıldızlar değildir, olmamalıdır. Gençlerin her hangi bir alana yoğunlaşma kapasiteleri gibi uzun okuma ve değerlendirme yeteneklerini de körelten bir şehvet unsuru değildir, olmamalıdır. İşte sanal bir ortamda feminizm de hayli sulandırılmış olarak, yüzeysel bir başkaldırı ve direniş zemini gibi kullanılıyor.

Kadın deyince aklımıza; iffet ve ahlak timsali Hz. Meryem gelir. Tüm anaların anası Hz. Havva gelir. Fedakârlık ve bağlılık timsali İlk Şehidimiz Sümeyye gelir, cesaret ve kahramanlık timsali İstiklal Savaşı Gazisi Nene Hatunlar gelir. Fatihleri doğran analar gelir, sevgi ve merhamet timsali en değerli varlıklar gelir.

Fakültesini birinci olarak bitiren başörtülü kızlar, başarısından dolayı takdir edilmeyi beklerken, tersine örtüsünden dolayı üniversite kapılarından geri çevrilip en insanlık dışı muameleye tabii tutuldular. Peki, şu çokbilmiş kadın kuruluşları nerede? Hangisinden bir tepki geldi? Bundan daha aşağılayıcı, bundan daha utanç verici bir şiddet var mıdır? Özgürlük türküsü ile benliklerini tatmin etmeye çalışan kadın örgütleri nerede? Neden dilsiz ve sağır kalmaktadırlar?

Emperyalist ve Siyonist güçlerin Dünyada çıkardıkları savaşlara baktığımızda, tecavüzün savaşlarda bir silah olarak kullanıldığını görüyoruz. “Kadınlar Günü” diye bağıran ey batı, ey çağdaş kadın dernekleri, ey çağdaş dünya! Size soruyorum: Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de ve dünyanın birçok bölgesinde kundaktaki bebekleri ile birlikte katledilen analar da kadın değil mi? Dul bırakılan gelinler de kadın değil mi? Defalarca tecavüze uğrayan kızlar da, kadın değil mi? Niçin onların feryatlarını duymuyorsunuz? Bu çifte standart değil mi? İkiyüzlülük, sorumsuzluk değil mi?

Yüzyıllar boyunca kadının insan olup olmadığını tartışan ve en sonunda eksik yaratılmış erkek olduğuna karar veren batılı anlayış; o dönemde diri diri toprağa gömülecek kadar değersiz görülen kadını, bu gün daha büyük haksızlıklarla hayatın dışına itmiştir aslında. Kadın gerçek değerini İslam’ın gelişiyle birlikte elde etmiştir. İslam, kadını esaretten, kölelikten ve basit bir eşya düzeyinden özgürlüğe kavuşturmuştur. İçi boşaltılarak yılda bir güne indirgenen kadın hakları, aslında sadece insanlık tecrübesinin günümüzde ulaştığı ortak bir söylem değil, İslam dininin, insanlığa getirdiği bir mirastır. İslam dini, yaratılmışların en şereflisi, en saygıdeğeri olan insanın, yaşama hakkını ve diğer haklarını dokunulmaz olarak, mukaddes olarak kabul etmiştir. Kadını da bundan ayırmamıştır.

Var olan sorunlarımızın çözümü için gerekli alt yapının hazırlanmasında önemli bir unsur olan ailenin, bir eğitim yuvası gibi hizmete elverişli donanıma kavuşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Geleceğin teminatı olan çocuklarımızın yeterli ve kaliteli yetişmesinde büyük rolü olan ananın da çok iyi yetişmiş olması gerekir. Bunun için her bakımdan eğitimli kadın, güçlü bir ailenin ve toplumun belkemiğidir. Oysaki kendi menfaatlerini her türlü değerin üstünde tutanlar, kadını bir reklam aracı olarak kullanmaktadırlar. Kadının doğuştan sahip olduğu güzelliği ve cazibesini diğer insanları avlamak için ya da aldatmak için kullanmaktadırlar. Kadını ve dolayısıyla da aileyi zayıflatarak toplumları ifsat etmeye çalışmaktadırlar. Toplumların huzur ve saadeti, kadınların huzur ve saadetiyle mümkündür. Kadının toplumda her zaman saygın bir yerde bulunması İslam’ın ona yüklediği anlam ve vazifeyle mümkündür. İslam’dan başka hangi din; dindar çocuklar yetiştiren anne-babalara cenneti müjdelemiştir. İslam’dan başka hangi din; Cennet anaların ayakları altındadır, diyerek annelere ve evlatlara cennetin yolunu açmıştır. İslam’dan başka hangi din; kadınları Allah’ın emaneti olarak kabul etmiştir. İslam’dan başka hiçbir din ya da sistem, kadın haklarını kapsamlı bir şekilde ele almamış ve teslim etmemiştir. Onlara güzel davranmayı bir ibadet olarak kabul eden İslam kadına gerçek değerini vermiştir. 


İsmail OKUTAN 
ÖĞDER Şuurlu Öğretmenler Derneği
Samsun Şube Başkanı


Bugün Sitemize 9 ziyaretçi (13 klik) Geldi