ÖĞ-DER Şuurlu Öğretmenler Derneği

DİN NASİHATTIR

      

Din Nasihattır, Din Eğitimdir
Halil İbrahim KABAK
İnsanların insanlığını unuttuğu bir ortamda dünyamızı şereflendiren kâinatın efendisi (sav) hayat veren nasihatleriyle adeta yepyeni bir toplum ve o toplumla yepyeni bir medeniyet inşa etmiştir. O toplumu bizzat eğiten ve tüm insanlık için model toplum haline getiren Allah Resulü (sav) bu eğitimin sırrını “Din nasihattir.” buyurarak açıklıyor, yüce Rabbimiz de “Sen yine de öğüt ver, zira öğüt mü’minlere fayda verir.” (zâriyât sûresi, 55) buyurarak resulünü teyit ediyordu. Böylece bu toplum öyle bir şuur seviyesine erişti ki; her bir fert kendisine öğüt veren kardeşine “Sana ne…” “Benim özel hayatıma karışma…” “Günahsa bana günah tasası sana mı kaldı…” vs. demeye hakkının olmadığını biliyordu. Çünkü İnsanların tecrübesi ne kadar çok, yaşı kaç olursa olsun öğüde, nasihate hep ihtiyaçları vardır. Hatta bu nasihatler bazen bildiklerimizin tekrarı da olsa, bazen bilgi ve yaş itibariyle bizden küçük olanlardan bile gelse almak lazımdır, altın değerindedir.
Toplumumuzun da yozlaşmadan kurtulması ve şuurlu bir nesil meydana gelmesi için yeniden aynı eğitim metoduna ne kadar çok ihtiyacı var. Bu ihtiyaçtan hareketle gençlerimizin hayat boyu kulaklarına küpe etmeleri gereken birkaç kısa nasihati âcizane sırlamak istiyorum.
 İnsanoğlunun ömrü tüm doğru ve yanlışların hepsini, her şeyi yaşayarak tecrübe edinip öğrenecek kadar uzun değildir. Bu sebeple, akıllı insan, başkasının da bildiklerinden ve tecrübelerinden yararlanmasını bilendir.
 İnsanı, eşref-i mahlûk (yaratılmışların en şereflisi) yapan onun İslam’la şereflenmesidir, Allah’ın yeryüzündeki halifesi kimliğidir ve akıllı bir varlık olmasıdır. Bunları kaybeden Esfel-i safiline (aşağıların aşağısına) gider. “hayvandan daha aşağılık olur.” (Furkan suresi; 44),, Alçalır ve küçülür. Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız ki, hem fiziksel, hem de karakter olarak küçük insanların büyümesi kuvvetle muhtemeldir. Ancak, aklını kullanmayarak kimlik ve karakterlerini kaybedip küçülen insanların büyümesi gerçekten çok zordur. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
 Taklitçilik mükemmel ya da en mükemmel taklit edildiği zaman, güzel ve faydalı bir davranış olur. Aksi halde maymunluktur. Hatta daha aşağılık bir davranıştır. Çünkü maymunlar akılsız ve bilinçsiz varlıklar olmalarına rağmen kendisinden ve tüm yaratılmışlardan daha üstün ve mükemmel bir varlık olan insanı taklit ederler. Hâlbuki bazı insanlar aşağılık kompleksiyle ve şuursuzca, değer yargıları, kültür, karakter, inanç ve kimlik bakımlarından kendilerinden çok daha gerilerde olan birtakım aşağılık kişi ya da toplumları taklit ederek maymunlardan daha aşağı bir davranış sergilerler. Oysa, kainatı ve tüm mahlukatı yoktan var eden yüce Hâlikımızın bize taklit edilmek üzere örnek olarak sunduğu en mükemmel model sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’dır. Yaşantımız, ahlakımız, inancımız hayata bakışımızla velhasıl her yönümüzle O’na benzedikçe mükemmele ulaşabilir, kâmil insan olabiliriz, benzemedikçe de değerlerimizi kişiliğimizi ve kimliğimizi kaybeder insanlıktan bile uzaklaşırız. Zaten İnsan-ı Kâmil olamadan adam olabilmek ne mümkün… Adam olmadan diğer canlılardan ne farkı olur insanın?
 Çalışmak; bir amaca, bir hedefe ve ideale ulaşıncaya kadar uğraşmaya, mücadele etmeye devam etmek demektir. Hedefe ulaşılamadan yarıda bırakılan uğraşma boşa giden emektir. Ayrıca, çalışırken başaracağına inanarak çalışmakta başarıya götüren en önemli faktördür. Bu açıdan; “Çalışıyorum ama olmuyor.” Sözü doğru bir söz değildir. İnsanlar Ferhat’tan dağı delmesini istediklerinde o, başaracağına inanmasaydı bu işi başarabilir miydi? Yüce Rabbimiz de yarıda bırakılmadan azimle sürdürülen her türlü çalışmayı karşılıksız bırakmayacaktır.
 Dindar olmak için sadece dinin zorunlu kıldığı ibadetleri yapmak yeterli değildir. Dindar olmak aynı zamanda kötü huyları terk edip güzel bir ahlakla da ahlaklanmaktır. Yapılan ibadetler ahlakı güzelleştiremiyorsa o ibadet şuurla yapılan gerçek bir kulluk düzeyine ulaşılamadan yapılmış demek olacağı için İman, ibadet ve ahlak bir bütün olarak algılanmalı ibadetsiz dindarlık olamayacağı gibi, ahlaksızda dindarlığın olamayacağı iyi bilinmelidir.
 Gençlerimiz helal kazanç getirecek meslekler seçmeye ve rızklarını helalinden talep etmeye özen göstermeli. Zira Kur’an’a göre aklın, imanın, marifetullah ve muhabbetullahın merkezi kalptir. Yenilmesi, içilmesi haram olan ve haram yollarla kazanılmış gıdalardan oluşan kanı pompalayıp duran kalpte bu saydıklarımız kendisine nasıl yer bulabilecek? Böyle bir kalp nasıl yumuşayacak ta Rabbinin kendisi için hayat nizamı olarak bildirdiği ilahi vahyi şuurla idrak edebilecek? Hz. Peygamber (sav)in sevgisi böyle bir kalbin neresinde yer bulup yerleşebilecek? Öyle değil mi?
 Günümüzdeki karma eğitim sisteminin getirdiği önemli sorunlardan birisi de; İslam’ın tolerans sınırlarını çok fazlaca aşan kız-erkek arkadaşlıkları ve flörttür. Hatta son zamanlarda okullarda cereyan eden şiddet olaylarının büyük çoğunluğunun kız meselesi yüzünden vuku bulduğu herkesin malumudur. Kız olsun erkek olsun, imanlı ve şuurlu bir gence yakışan; yaptığı bütün işlerinde ve bütün amellerinde “Hudûdullah”ı (Allah’ın koyduğu sınırları) iyi bilmek ve onu çiğnememek, asla ve asla bu sınırları aşmaya yanaşmamaktır.
 Hasetlik (kıskançlık) zamanında içimizden atılmadığı takdirde yüce önderimiz sevgili peygamberimiz(sav)in buyurduğu gibi; “Ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi güzel amellerimizi yok eden” kötü bir huy olmakla beraber zamanla akıl ve ruh sağlığını bozan, insanı şizofren yapan bir illete dönüşür. Böyle olmasaydı Kabil sağlıklı bir ruh haliyle kardeşi Habil’i öldürebilir miydi? Hz. Yusuf’un kardeşleri sağlam bir ruh haliyle onu kuyuya atabilir miydi?
 İnançlı, dindar, vatanını, milletini seven, ülkesine hizmet ideali taşıyan bir nesil yetiştirmek biz öğretmenler ve anne-babalar için vatan savunması kadar önemli ve mukaddestir. Zira vatan sevgisi, milletine ve tüm insanlığa menfaat beklentisi olmadan hizmet aşkı ve ideali, sırf Allah’ın rızasını ve cennetini kazanabilme arzusuyla mümkündür. Allah için böyle bir ideal uğruna mücadelede candan geçebilmeye, şereflerin en yücesi olan şehadeti ve ebedi saadeti vaat eden İslam’dan başka ne bir ideoloji ne de bir inanç vardır. Ecdadımızı üç kıtaya hâkim olup dünyayı adaletle yönettiren bu ruhtu. Paparazzi ve magazin kültürüyle yetişen, şehvetin, şöhretin ve paranın peşinden koşup onların esiri olan, kafası ve kalbi boş ve idealsiz insanların vatanına göz diken düşmanlar karşısında direnebilmesi zordur. Allah sevgisi, peygamber aşkıyla gönlü yanıp tutuşan, Allah yolunda şehit olma arzusuyla ölüm korkusunu yenmiş yüreği imanla çarpan vatan evladının karşısında tutunabilecek bir güçte yoktur.
Gözlerimiz arkada kalmadan geleceğimizi emanet edebileceğimiz, ufkumuzda görmeyi hayal ettiğimiz ideal gençliğin özelliklerini şöyle özetleyebiliriz;
Bu gençlik; dindar, takva ve istikamet sahibi, vatansever, gerçekçi, doğruya susamış, yürekli, aşklı bir gençliktir.
Bu gençlik, İslam’ın ışıklarını dünyaya yansıtan, asla zulmetmeyen ve zulme de boyun eğmeyen örnek ve ideal gençliktir.
Bu gençlik; yüksek ahlaklı, sağlam karakterli, bilgili ve şuurlu ateşten geçmiş, çelikleşmiş bir gençliktir. Verimli ve yapıcıdır. Yerinde susar, yerinde konuşur.
O, Allah aşkıyla yanmış, peygamber sevgisiyle tutuşmuş, ebediyete inanmış, tarihin gidişini değiştirecek insanımızın ve tüm insanlığın geleceğinin kefili tek gençliktir.
Rabbimiz gayretlerimizi ve dileklerimizi boş çevirmesin.
 


Yazarın Diğer Yazıları

- Kimler Davasında Muvaffak Olamaz
 
  Makaleler Sayfasına Geri Dön
Bugün Sitemize 23 ziyaretçi (26 klik) Geldi