ÖĞ-DER Şuurlu Öğretmenler Derneği

İlim Kayma Tehlikesi

   Âlimlerinin tanımına göre ilim: Bir şeyin hakikatini idrak etmek ve ma'lum olanın, olduğu hal üzere bilinmesidir. Buna göre, yanlış ma'lûmâta ilim (bilgi) denilemez. Ebû Cehil'e, câhillerin atası anlamındaki bu ismin verilmesine sebep, bilinmesi gerekenleri hiç bilmemesi değil; yanlış bilmesidir. Âlim, insanlara Allah'ın emirlerini duyurur ve O'ndan başka kimseden korkmaz. Bildiği doğruları ve hidâyet yolunu gizlemez. İlmini az bir paha karşılığında satmaz. Bilir ki dünyadaki refah, âhiret nimetleri yanında az bir paha, çok az bir menfaattir. İlmini önce kendi hayatına geçirir, yaşar; bildiğiyle amel eder, kafalarındaki ilimle amel etmeyenlerin durumunun kitap taşıyan merkebin durumu gibi olduğunu unutmaz. Zalim yöneticilere hak kelimeyi (tevhidi, adaleti) söylemenin en büyük cihad olduğunu bilerek ona uygun yürekli tavır takınır.
İnsan yaşadığı sürece daima belli bir ta¬vır alma durumundadır ki, işte bu her tavır alış bir değere veya bir değer duygusuna da¬yanmak suretiyle gerçekleştirilir. Her türlü amaç ve hedefler, ilişki ve çıkarlar, tutku¬lar ve istekler, güç ve iktidarlar, sevgi ve nef¬retler, inanma ve inkarlar, sadakat ve doğru¬luklar, her türlü idealler bir değeri ifade eder¬ler ve bir değere dayanırlar. Bu açıdan insanın; dinini sağlam ve güvenilir kaynaklardan öğrenmesi; iman, ibadet, ahlak, ilim, cihad, takva, ihlas, muamelât gibi temel konularda doğru ve yeterli bilgi sahibi olması son derece önemlidir. İşte bu noktada "İlim Yayma"nın önemi kendini hissettirir.
Takvanın ve hikmetin dilinden sökün eden bir hayat tasavvuru, bilgiler yaşanan hayatla yüzleşen bir islamî bilinçlenme süreci "İlim Yayma" halidir. Eğitim ve öğretim faaliyeti; vahiy başta olmak üzere faydalı ilmin, insana ideal ölçüler içerisinde mal edilmesi, ilmin özümsenip hazmedilmesi "İlim Yayma"nın gayesidir. Özümsemek, içselleştirmek, varsa posalarını ayıklayıp atmak ise, ancak fıtratla uyum içinde olan hidâyetle mümkün olacaktır.
Şayet bu mümkün olmaz ise "kayma" durumu başlar. Sonuçta haklı olmayı, başbakan olmaya tercih edemez insan. Olaylara yabancılaşır, "dava"yı "siyasi ihtirasla" karıştırır. "Savunan adam"olmayı "vakitsiz öten horoza" benzetmeye kalkar. Rektörlerin başörtülüye selam durmasını idrak edemez. Çünkü "selam"ı kendi kardeşinden çok tanımadıklarına verir. "Çorap örülen"i savunayım derken "çorap ören"in ekmeğine yağ sürer. Çünkü Ebu Cehil gibi yanlış anlamıştır ve ihanetin gerçek sahibini kestiremez. Yaptığı sadece yersiz bir konuşmadır. Yersizdir çünkü "kayma" neticesinde olmuştur. Kayan bir şeyin yerinden bahsedilemez. Eşeğin semerinde çok kitap olduğundan kayması hızlı, frenlemesi de yavaş olur.
"İlim Kayma" hadisesi şeytanla başlamıştır. Meleklerin hocası olmasına rağmen şeytan mantık yürüterek kaymıştır. Ve bunun bedeli ağır olmuştur. Çünkü en büyük çamı devirmiştir. Kendisine kıyamete kadar süre tanınması bedel ödemeyeceği anlamına gelmez. Her şeyin bir vakti var. Bilakis en şiddetli azaba duçar olacaktır. Peki bizi şeytanın yoluna düşüren kim? Elbette zannımız…
Bildiğimizi zannederek konuşuruz, yazarız, çizeriz. Halbuki sadece zannederiz. Şeytanın ateşi topraktan üstün görmesi gibi bir şeydir zannetmek. Hakikati içermez. İlim yaydığını zanneden bir cemiyet, ilmin ayaklarının altında kayarak uzaklaştığını ve sadece zan karanlığına yuvarlandığını göremezse, hak-batıl savaşın yapıldığı ringte kime taraf olduğunu da bilemez. Ve 28 Şubat onun için 11 Eylül, 11 Eylül ise 28 Şubat olur da hala akletmez. Çünkü hayırla şerri karıştırmış, yöneticilere hakkı söylemeyi, yani en büyük cihadı bırakmıştır. Allah'ı unutanı Allah da unutur. Geliniz hep beraber Allah'a tevbe edelim. Umulur ki; felah buluruz. 

İbrahim VELİ
İlim Yayma Master Yurdu
2001 Mezunu 

Yazarın Diğer Yazıları


Kendinize Gelin Beyler
Kiliseye Muhtaç Eden Utansın

  Makaleler Sayfasına Geri Dön

 

Bugün Sitemize 7 ziyaretçi (11 klik) Geldi