ÖĞ-DER Şuurlu Öğretmenler Derneği

Biz Kazandık

 

              

 

Biz Kazandık
Mehmet Ali ÖZTÜRK - ozturk158@hotmail.com
 Hicretin dördüncü yılıydı. Necid eşrafından Âmir b. Malik Rasûlullah (s.a.v.)'m yanına gelmiş, ona “eğer ashabından seç­kin kişileri Necid ahalisine gönderirsen, onları tebliğ ettiğin dine davet ederlerse, sana uyacaklarını umarım” demişti. Henüz yine bir tebliğ ve davet heyeti olarak gönderilen on sahabiden sekizinin şehit edilip ikisinin de Mekke’deki düşmanlarına satıldığı Raci olayının üzerinden çok kısa bir süre geçmişti. Rasulullah (sav) bunun da etkisiyle Âmir’e Necidlilere güvenmediğini söyledi. Âmir’in garanti vermesi üzerine Rasûlullah (s.a.v.), ashabdan seçkin yetmiş kişiyi davetçi olarak gönderdi. İslâm davetçileri Maûne kuyusunun bulunduğu yere konaklayınca, içlerinden Haram b. Milhân'ı Resulullah’ın mektubuyla birlikte, kabile reisi Âmir b. Tufeyl'e elçi olarak gönderdiler. Âmir mektubu açıp okumadan, hemen Haram b. Milhân'ın üzerine çullanarak onu mızrakla delik deşik etti. Haram, yüzünden ve bedeninden aşağı kanlar akarken: «Kâbe’nin Rabbine yemin olsun ki BEN KAZANDIM» diye bağırdı.

Hâlbuki bu yetmiş kişi kendilerini öldürenleri; insanın insanın kurdu olduğu, bir takım tabuların ve totemlerin kulu olduğu, faizcinin tefecinin esiri olduğu, babaların öz kızlarını diri diri toprağa gömdüğü, haklı olmak için mutlaka güçlü olmak gerektiği bir düzenden kurtaracak yolu göstermek için oralara gelmişlerdi. İnsanın en şerefli yaratık, kızın ve kadının da erkek kadar şerefli insanlar, faizin haram ve faizciliğin zulüm, bütün insanların yaşama ve inanma hakkına sahip, insanların bu ve benzeri haklara doğuştan, eşit olarak sahip olduğu adil bir düzeni onlara anlatmak için yollara düşmüşlerdi. Bunun için de Allah’tan başka kimseden ücret ve karşılık beklemiyorlardı.

Maddi güce sahip oldukları için kendilerini haklı görenlere, kendilerini imtiyazlı diğerlerini ise parya kabul edenlere, sözleriyle “herkes için insan hakları” derken uygulamaları ile insan olarak yalnız kendilerini kabul ettiklerini gösterenlere de, bugün bunların böyle olmadığını anlatan bir topluluk vardır. Bu topluluk; insanların bir tarağın dişleri gibi birbirine eşit olup, hiç kimse veya hiçbir topluluğun imtiyaz sahibi olmadığını, hürriyet ve adaletin esas olup faizciliğin ve sömürücülüğün zulüm olduğunu, Allah’tan başkasına kul olunamayacağını ve kula kulluğun insan haysiyetiyle bağdaşmadığını bütün cihana var gücüyle bağırmaktadır. Bu çabasının karşılığını da Allah’tan başka kimseden beklememektedir. Onlar için önemli olan seferdir, zafer değil.

Buna rağmen, tıpkı geçmişteki kendilerini kurtuluşa çağıranlara ölümü reva görenler gibi; ellerindeki (bugünün mızrağı olan) politik ve medyatik vs. bütün silahlarını bugün kendilerini kurtuluşa çağıranlara doğrultanlarla, onların yanında bilerek veya safça saf bağlayanlarla, “gönlümüz sizinle ama oyumuz onlarla” diyenler, Hans’ın anladığını anlamayan Hasanlar bilse de bilmese de kazanan “adil bir düzen” isteyenler ve insanlığı bu düzene çağıranlardır. Çünkü onlar üzerlerine düşen görevi karınca kararınca yerine getirmeye çalışmışlar ve sorumluluktan kurtulduklarını ummaktadırlar. Bu üç günlük dünyanın oyun ve eğlencelerini ebedi hayatın saadetine tercih edenler ve âhiretini yırtıp dünyasına yamayanlara karşı bu günün Haram bin Milhân’ları da göğsünü gere gere şöyle bağırabilirler:

“Biz kazandık.” 

   Makaleler Sayfasına Geri Dön




 

Bugün Sitemize 19 ziyaretçi (27 klik) Geldi