ÖĞ-DER Şuurlu Öğretmenler Derneği

Müslümanca Davranmaya Devam

Müslümanca davranmaya devam

Gökyüzünden asit yağmurları yağdırsalar belli bir bölgenin yeşilliğini karartırlar.

Bir müddet sonra o yangın yerinin otu diğerlerinden de yeşil ve gür olur.

Akif’in “Daha münbit oluyor kanla sulanan toprak” dediği gibi Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de Haçlı orduları vurdukça direnişin gücü gürleşiyor.

Japonya’ya atılan atom bombaları belki de Japon sanayinin fitilini ateşledi.

Toprağın bağrına cemre düşünce kar altında uyuyan çekirdek güzelleri gözlerini açınca “Bizi kış boyu karanlıkta bırakanlar kahrolsun” demeye vakitleri olmaz.

Onlar bir mevsimlik ömürlerinde güzel yüz ve güzel kokularıyla bizi güzelleştirmeye çalışırken geleceğinin teminatı olan tohumlarını da çiçek özleriyle besleyip büyütüyorlar.

Baharda karıncalar yuvalarından çıkınca “Devler ve filler beni ezer” korkusu taşımadan çalışmaya devam eder. Geçen senenin yıldırımları, depremleri onun bu seneki çalışmasına engel olmaz. “Bugün yağmur yağarsa beni sel alıp götürürse, veya biri beni tepelerse” korkusuyla yuvadan çıkmamazlık etmez.

Müslüman da bağrına İslâm’ın cemresi düşüşünce kanla yaşayan vampir devletlerden korkmaz değil hatırına bile getirmeden “Yedi iklim dört bucak”ta İslâm’ı öğrenmek, öğretmek ve yaşamak için kelebekler gibi kanat çırpmaya devam eder.

Hava bulutlanınca köpeğe sormuşlar ne olacak?

Köpek “gökten kemik yağacak” demiş.

Kedi “fare yağacak” demiş.

Bülbül “gül yağacak” demiş.

Çiftçi “yağmur yağacak” demiş.

Müslüman, bütün olayların olumlu tarafını görür “Olanda hayır vardır” der ve yoluna devam eder.

 “Dağına göre duman” “simaya göre sille” olur ama yücelerde açan kar çiçekleri de hiçbir çiçekle boy ölçüşmeye bile ihtiyacı olmadığı için yücelerde duruyor.

Aşağılardaki narçiçekleri de güzellikte ondan geri kalmıyor. Onun için Rabbimizin koyduğu tabiat kanunları sahillerden yaylalara, yaylalardan sahillere cemre taşıyor.

Sevgili Peygamberimiz Mekke müşrikleri tarafından insan yerine konmayan köleleri yanına almış.

Birlikte aynı sofrada yemek yemiş. Sofrada Mekke parlamentosunun saygın üyelerinden Ebu Bekir ile Mekke halkının aşağıladığı kara, kuru, köle Bilal-i Habeşi’yi iki tarafına oturtmuş, sohbet etmiş.

İnsanlığın kurtuluşu için onlarla istişarede bulunmuş. Kar çiçekleriyle narçiçeklerinden bir güldeste oluşturmuş.

“Karda yürüyüp iz bırakmayanlar” dan olma.

Su gibi ol. Gittiğin yerleri yeşert.

Engel tanıma. “Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım” de.

Arkanda iyi izler olsun. Ağaçta çiçek olarak, lambada ışık olarak görünen su, en yumuşak maddedir ama en sert olanları yumuşatır, eritir.

Onun için atalarımız “su gibi aziz ol” demişler. 

“Taha” suresinin 112. Ayetinde zulmetmemek, zulümden korkmamak, asimile olmamak için  reçete veriliyor.

1- İman

2- Ameli salih.

Bir Mü’min bu iki özellikle kalbini ve kalıbını süslerse onu dünyada durduracak, gönül ülkesini istila edecek bir güç yoktur.

Siz, emperyalizme karşı olduğunu söyleyenlerin emperyalist kanunlara davetiye çıkardıklarına bakmadan, “Batı Haçlı ordusudur” derken “Tek ortak Pazar vardır o da Avrupa Birliğidir” diyen, Mücahitken müteahhit olanların eylem ve söylemlerinde buluştuklarına, arpalıktan yemlenirken tepiştiklerine bakmadan Müslüman’ca yaşamaya, tek başına biten ve dünyaya gülerek yine toprağa dönen papatya gibi gülümseyerek güneşe ve fırtınaya direnmeye ve hayatınızı Müslüman’ca sona erdirmeye gayret gösterin. Gerisine karışmayın.

   Makaleler Sayfasına Geri Dön
 
Bugün Sitemize 17 ziyaretçi (28 klik) Geldi